iliklerimize kadar modernizmin bittiğini, post modernin daha tam olarak ne olduğunu bilmesek de post truth denilen zamanda olduğumuzu çok net anlıyoruz. spordan, politikaya kadar. “hakikat sonrası siyaset, kamu politikasını görmezden gelerek, duygulara hitap ederek ve olgularla desteklenmeyen bir mesajı tekrar tekrar öne sürerek siyaset yapma kültürüdür.” diye açıklanıyor bu zamanın içinden çıkılmaz hali.
ülkemizde, dünyada, siyasette, sporda ….. düpedüz, açık seçik yalanı söylüyorlar hakikaten. ve hatta yalan olduğunu bile bile dahi buna inanıyorlar. bkz son cb seçimlerinde olanlar. ve hafta sonu futbolda yaşananlar.
ben bir fenerbahçe taraftarıyım. ama sporun ne olduğunu hiç bir zaman aklımdan çıkarmam. ve aslında üç büyüklerin aslında birbirlerinden çok farklı olmadıklarını bilirim. şuna da biliyorum ki fenerbahçeli olmasaydım 3 temmuzdan sonra fenerbahçeli olurdum. en azından o tuttuğum takımı desteklemez, şampiyon olsa bile alkışlamazdım, utanırdım. futbolu yakından takip edenler bilir ki tek ele geçmeyen kulüp olan fenerbahçeye yapılan kumpastı 3 temmuz. siyaseti takip edenler de kumpasın ne olduğunu nasıl yapıldığını gayet iyi bilirler. çünkü her kesimden insanın başına gelmiştir.
şimdi gelelim hafta sonuna ya da geçen haftalara. kör göze parmak sokar gibi kendini atanlar penaltı aldı defalarca, kırmızılık küfürler, hareketler hep es geçildi. hem de tartışmasız çok net olaylar bunlar. diğer tarafta futbolculara tekme atılıyor, puan kaybı için her türlü çirkeflik yapılıyor. fenerbahçe maçından önce ve sonra kulüp başkanları, camiaları ayağa kalkıyor. hocaları ağlıyor. ama söz konusu gs maçı olunca derin bir sessizlik hakim oluyor. bu bile tek başına her şeyi açıklıyor aslında.
büyük fenerbahçeli islam çupi ““Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür…..” derken de bunları anlatıyordu kuşkusuz.
ama kimileri utanmadan gerçeği söylemeden tam da post truth zamana uygun konuşuyorlar, yazıyorlar. hakikat sır oluyor çünkü herkes kör sağır dilsiz oluveriyor. peki oluyor da ne oluyor?
sanat, spor vb alanlar toplumsal ahlakın, idol kişilerin oluştuğu yerlerdir. futboldan idol olan özellikle malum takımın futbolcularının sempati duyduğu isimleri kim onaylar? ahlaksızlığın, işine, meslektaşına, basına saygının yerle yeksan olduğu alandan verilen mesajlar çok net. siz de böyle olun. siz de böyle yapın başarırsınız. peki bu bir başarı mıdır? “sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.” demişti atatürk. biz de diyeceğiz ama bulamıyoruz işte aykut kocaman, dzko, oğuz çetin, kuyt gibilerini…