hem siyasal hayatımızda hem sosyal hayatımızda ikilemlerde bırakmak zamanın hastalıklarından biri gibi görünüyor. benzerini eğitimde yaşamasak ilginç olurdu zaten. uzun yıllardır dershane mantığına dönen kamusal eğitim test-ezber odağına iyice çekilmiş görünürken “insan yetiştirme” görevinin tamamen gözden çıkarmış durumda. aynen reklam sloganında olduğu gibi “kariyerde yaparım çocuk da” mantığıyla “insan da yetiştiririz, akademik bilgi ve beceri de veririz” kamusal eğitimin önceliği olmalı oysa, en azından.
kamusal eğitim, zorunlu eğitim başlıklarında okumalar yaparken iyice fark ettiğim şudur ki: erdemli birey, güvenli toplum, adil devletin yurttaşı olma huzuru hedefinden tamamen uzaklaşılmış durumda. yazı konusu kamusal-zorunlu eğitim değil bu arada. ayrı bir yazının konusu olacak.
artık otuzuncu yılında pes etmiş bir öğretmenin son örneği olacak yazı. daha önce de deneyimlediğim tiyatro, sanat etkinliği yoluyla eleştirel düşünme, görsel sanata dönüştürme, birlikte iş yapma, ürün ortaya koyma çalışmasını daha güncelleyerek, geliştirerek tekrar ettik. bu kez velilerin katılımı, sosyal çevreyle ilişkilenme, sosyal dayanışmayı hayata geçirmeyi de ekleyerek.
özetle çalışmanın içeriğinden bahsedecek olursam: iki aşamadan oluştu etkinlik.
ilk aşamada öğrencilere öğütler veren şiirleri veliler okudu. öğrencilerin okuduğu şiirlerle bütünleştirip şarkılarla final yaptık. ana temamız olan can, yaşamak ve yaşatmak çerçevesinde idi metinlerde.
ikinci aşamada yalvaç ural’ın sorgulayıcı çocuk tiyatrosu “La fonten Orman Mahkemesinde” eserini sahneledik. velilerime ” tiyatro eserini öğrencilere ücretli oynayalım ama gelirini ihtiyacı olan bir kurum ya da kişiye bağışlayalım.” diye önerdiğimde olumlu karşıladılar. sonrasında alınan kararla ilçemizde sma hastası “Ebrar Bebek” e bağışlanması kararlaştırıldı. okulda oynanan ve final gecesi velilere yapılan etkinlik sonrasında toplanan tüm para( 10 bin 468 lira) ebrar bebeğimizin tedavisi için bağışlandı.
velilerin şiir okuması, etkinlik tasarımında görev almaları okul aile eğitim ayağında da farkındalık yaratmanın bir çalışmasıydı. nasıl çocuk yetiştiriyoruz, ne öğretmeliyiz, aile, öğretmen, okul işbirliğinde neler yapılır gibi soruları astık en azından zihinlere, katılanlara.
“Okulun bireysel ve toplumsal katkılarını fark eder. Okuldaki sosyal yardımlaşma ve dayanışmayla ilgili çalışmalara katılmaya istekli olur.” kazanımlarının kuru bilgi, test seçeneği olmaktan çıkarak hayata geçirmiş olduk. eğitimin hayatın içinde olması ile yüzleşirken verilmesi gereken kazanımların hayat bulması sanırım “insan yetiştirme” hedefi için en olması gerekeni. yoksa testlerde doğru cevapları çoğunlukla işaretleyen öğrencilerimizden yanlış davranışları görmek çok doğalı. tekrar başa dönersek hem akademik bilgi hem de insan yetiştirme pek ala olabilir. yeter ki yaptığımız işin asıl odağını kaçırmayalım.
etkinliğin haber linki için tıklayınız.
not olarak şarkı ve şiirlerimizin isimlerini de bırakayım.
Çocuk ve Ağaç- Arif Nihat Asya
Bomba Yapan Bay Bilgin – Sennur Sezer
Oyun – Nida Öz
Çocuk ve Oyun – İclal Dağcı
Oyuncakçı Amca – Abdülkadir Bulut
Büyü – Erhan Tığlı
Ağlayan Çocuklar – Necip Fazıl Kısakürek
Bebeklerin Ulusu Yok – Ataol Behramoğlu
Ana Öğüdü – Tahsin Saraç
Her Yer Park Olsa, Hayat Bayram Olsa ve Memleketim şarkıları