kuşların yuvasına tünemiş
ırmagi bayıra sürmüştük
el kadar cüssemizle
fil kadar nefsimizi besleyememiştik
dinozorların son nefesini izliyorduk
harap yeryüzünde
yüz sürdüğümüzü kirleten pervasiz arzularımızla
tutkumuz kadar tutsak
kör duyularımızla elpence divan durmuşuz
dumanı tüten dünya son nefesini verirken
göçmen kuşlar döndü sonra
mevsimi sanarak
bıraktıkları yuvalarına
manda inmiş söğüt dalından
insan çıkmış kerevetine
gökten üç elma beklemişler
beklemişler
beklemisler
hep haram elma düşmüş
alı al parlaklığı ayın ondördü
yiyen ev yapmış kat kat
seyreden kira tutmuş yiyenin katlarından
duman tütmez olmuş
duran görünmez olmuş
develer tiwitlemiş
pireler yatak yorgan yaktırmış
kelimeler sadece mırıltı olmuş
derken yedi uyuyanlar uyanmış
dünyanın yedi yerinden
nuhun gemisine binmeyen
vücutsuz yalın çıplak şeyler
cinsiyetsiz ölümsüz ışıklar
çatlak elleri dünyanın yaşı
kırışık tenleri ömrün törpüleri
yeter diye inlemiş sema
önce hamaset eridi
yanı sıra açgözlülük ve hasetlik
dünya yeniden kurulmuş
oracıkta terle inançla
zalimler de unutulmasın diye
piramitlerin hemen dibinde
musa ertürk