topu kaybeden faul bekleyip yerde debelenmiyor.
yüzünü el değen kafası kırılmış gibi rol kesmiyor.
zamandan çalmak için yerde yatıp oyunu durdurmak istemedi kimse.
hakemler benim düdüğüm var bol bol çalmalıyım demedi. hatta bazılarının düdüğü yoktu sanki.
her pozisyonda vara gidilmedi. çünkü net bariz hatalar içindi var.
taç, korner için kavga etmedi kimse. yanlış karar olsa bile.
peki biz ne seyrediyoruz o zaman.
bunlar euro2020 de görüp süperligde olmayanlardı. bizim futbol diye seyrettiğimiz basbaya futbol değilmiş. oyun disiplini, oyun kurgusu, taktik, oyun oynama çabası …
bir de kaptablık pazu bantlarında gördüğümüz gökkuşağı renkleri.
biz de yıllar önce şikede adı geçen futbolcu milli olduğu için cezası ertelenip forma giydirilmişti ulusal maçta. gazeteci döven, pirim kavgası yapan “kahraman” futbolcularımızı da unutmayalım bu arada.
ama bugün ne oldu? bir milli futbolcunun tişörtü olay oldu. milli forma vermem diyenden nerdeyse asmaya götürecek kadar içlerinde ne kadar nefret varsa kustular.
erkekden kıza çocuklara, başörtülüden başörtüsüze kadınlara tecavüz edenlere çıt çıkarmayanların ağzı açıktı sonuna kadar. yasal suç işlemekten korkmadan hem de.
futboldaki herkesin bildiği kimsenin konuşmadıklarını da katabiliriz bu iki yüzlülüğe.
yetişkin, rızaya dayalı her şey kişileri ilgilendirirken, çocuklarını korumayan, koruyamayanların iki yüzlülüğü bu ahlak bekçiliği.
ne iyiler, ne ahlaklılar, ne dürüstler değil mi?
bize ne futbol var, ne de hoşgörü içinde yaşamak.