çok sıkı film dizi takipçisi olmasam da şu hollywood filmlerinin yıllar sonra gerçeğe dönmesi beni şaşırtıyor. sanırım ilk olarak pandemi de bu göze battı kanatırcasına. ama yazının içeriği biraz farklı olacak. ne film eleştirisi ne de tavsiyesi olacak.
80’lerin çocuğu olarak kızılderilileri vahşi, kafa derisi yüzen olarak sunan sektörü hatırladım. izlediğim bir dizide. vahşilerdi, gaddarlardı. acımaları yoktu. ama onlara karşı savaşan “beyazlar” hiç öyle değilllerdi. çok insancıl ve barışçıl, anlayış doluydular. son çare olarak, kendilerini savunmak için savaşmak zorunda kalıyorlardı. çocuktuk inandık. bilgimiz yoktu inandık. sonra okudukça, öğrendikçe anladık gerçeği.
sonra vietnam filmleri izledik. vietnamlılardı farklı değildi kızılderililerden. roller aynıydı. acımasız, gaddar vietnamlılara karşı temiz abd askerleri. yine sonradan öğrendik gerçeği. hatta bu savaş üzerine abd’li askerlerin travma filmlerini de izledik.
bir başka film ya da filmler süper kahramanların öykülerinde. toplumun ezilen kesimleri, hak arayanlar, sömürülenler var. diğer tarafta da tek bir dünya devleti var. bu düzenin hakimleri, yasa koyucuları, uygulayıcıları üst düzey zenginler, elitler. tek merkez de güçler toplanmış. halk her türlü cihazla izleniyor yani denetim altında. bu düzen de ezilenler hak ararken ya da talepte bulunurken birden tukaka oluyorlar. aynı kızılderililer, vietnamlılar gibi kötü, gaddar, vahşi, her türlü kötülüğün virüsü olarak görülüyor. süper kahramanımız da dünyayı kurtarıyor kötülerden.
peki bu kötüler gerçekten kötü mü? ilk ikisinin öyle olmadığını biliyoruz. muhtemeldir ki 3. senaryodakiler de öyle. buradan gelelim son izlediğim diziye. dizide abd’nin gizli istihbaratı ile suç örgütü lideri işbirliği yapıyor. suç örgütü lideri gayet duygusal bir yerden kızını korumak için bunu yapıyor. tek tek diğer suç örgütlerini yok ediyor. blacklist, dizinin adı da zaten. dikkatimi çeken kısım şurası:
çocuğu çaresiz hastalığa yakalanan, suç örgütlerine çalışmaya başlayan bir prof. terörist eylemlerde bulunuyor. hastalığa dikkat çekmek için. hasta sayısı az olduğu için ilaç firmalarının buna fon ayırmadıkları söyleniyor. o da kendi sorununu kendi çözmeye çalışıyor ama sonuç da yok ediliyor.
gelelim sadede. muhtemeldir ki gelecekte dünyada böyle bir yönetim olacak. çünkü dünyanın her yerinde siyasete ve politikacılara güven kalmamıştır. halktan, ezilenden yana siyaset yapanlarında bir çok kendi sorunu yanında küresel sistemde barınma şansı zaten yok. diğer bir başka konu ise 11 eylül “terör” sonrası ve öncesi diye dünya tarihini ayırmak gerek. 11 eylül sonrası bu yeni dünya “terör” bahanesiyle hızla o aşamaya evrilmiştir zaten. yine bilgi çağında bilgisizliğin çoğalması da ironik bir durum. eğitim kurumlarının sorun üretme merkezine dönmesi de caba. son nokta ise web3, nft’ler, cripto paralar zaten yeni insansız dünyanın temel taşları olarak döşeniyor hali hazırda.
tüm bunların sonucunda tvlerin, filmlerin büyük bir işlev içerisinde olduğu tartışmasız bir gerçek. peki geleceği gören yapımcılar, senaristler mi? gelecek mi oraya gidiyor? hem zihinlerimiz hem yaşayışımız ne güzel düzenlenmiyor mu? ve ne güzel izliyoruz, izlenirken. beyaz ekran da beyaz perde de çok söylüyor diye düşünüyorum kara kara. ya da bir paranoyağın saçmalarını okudunuz. sizce ?